Yüksek topuklu ayakkabı, kalem etek, sizi ince gösteren korseler, ağır cüzdan, boyna takılan ağır kolyeler… Tüm bunların omurga sağlığını etkilediğini belirten Prof. Dr. Çağatay Öztürk, hangi önlemlerin alınması gerektiğini anlattı.
Herkes yaşamında en az bir kere bel ağrısı çekmiştir. Bel ağrısının sebebi kas ve bağ dokusundaki zorlanmalara bağlı gerilmeler olabilir. Nedeni ise birden fazla. Dolayısıyla bel ağrısı ve omurga sağlığı için günlük yaşamda giyilen kıyafetlerden yatak ve yastık seçimine, seçilen egzersiz türünden topuklu ayakkabıya kadar pek çok şeye dikkat edilmesi gerekiyor.

Omurga sağlığını korumanın birinci yolunun, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafet ve aksesuarlardan uzak durmak gerektiğini söyleyen Liv Hospital ortopedi ve travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenler hakkında önerilerde bulundu.

* Yüksek topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açar.

* Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor. Bu da kalça ve omurganın hizasını bozar.

* Boyundan bağlı giysiler omuz, sırt ve boyun sağlığını riske atıyor.

* Oturarak çalışıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.

* Cüzdanınız bile omurganıza ağırlık yapıp dengesini bozabilir. Gülle gibi ağır cüzdanlardan kaçının.

* Boyna uzun süreli ağır kolyeler takılmamalı.

* Kalem etekler dizleri birleştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Hareket kısıtlandığı için disklerde sorunlara yol açabilir.

* Zayıf görünmek ya da vücudu toparlamak için giyilen korseler çok sıkıysa ve esnemiyorsa omurgaya basın uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığını korumak için günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenler hakkında önerilerde bulundu.

Herkes yaşamında en az bir kere bel ağrısı çekmiştir. Bel ağrısının sebebi kas ve bağ dokusundaki zorlanmalara bağlı gerilmeler olabileceği gibi bu yapıların oluşturduğu zincirdeki bozukluk da yaşam kalitesinde düşüşe neden olabilir. Bel ağrısı ve omurga sağlığı için günlük yaşamda giyilen kıyafetlerden yatak ve yastık seçimine, seçilen egzersiz türünden topuklu ayakkabıya kadar pek çok şeye dikkat edilmesi gerekiyor.

Omurga sağlığını korumanın birinci yolunun, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafet ve aksesuarlardan uzak durmak gerektiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenler hakkında önerilerde bulundu.

Omurga sağlığınız için günlük hayatta dikkat etmeniz gerekenler

– Yüksek topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açar.

– Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor. Bu da kalça ve omurganın hizasını bozar.

– Sıkı sütyenler ve çapraz sporcu sutyenlerine dikkat edin. Benzer şekilde boyundan bağlı giysiler de omuz, sırt ve boyun sağlığını riske atıyor.

– Oturarak çalışıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.

– Cüzdanınız bile omurganıza ağırlık yapıp dengesini bozabilir. Gülle gibi ağır cüzdanlardan kaçının.

– Boyna uzun süreli ağır kolyeler takılmamalıdır.

– Kalem etekler dizleri birleştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Hareket kısıtlandığı için disklerde sorunlara yol açabilir.

– Zayıf görünmek ya da vücudu toparlamak için giyilen korseler çok sıkıysa ve esnemiyorsa omurgaya basın uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Kadınlar daha fazla risk taşıyor.

Omurga sorunları erkeklere göre kadınlarda daha sık görülüyor. Bunun nedenini ise genetik ve hormonal faktörler oluşturuyor. Osteoporoz sıklıkla kadınlara özgü bir sorun olarak görülürken, osteoporotik omur kırıklarının kadınlarda görülme sıklığının erkeklere nazaran daha fazla olduğu biliniyor. Kadınların düzenli beslenmesi ve yüzmesi bu sorunu büyük oranda azaltabiliyor.

Beliniz ağrıdığında sorunu yatağınızda, oturuş şeklinizde ya da yoğun temponuzda aramayın. Çünkü hiç aklınıza gelmese de, giyilen topuklu ayakkabılar yaşam kalitesinde düşüşe neden olabiliyor.

Herkes yaşamında en az bir kere bel ağrısı çekmiştir. Bel ağrısının sebebi kas ve bağ dokusundaki zorlanmalara bağlı gerilmeler olabileceği gibi bu yapıların oluşturduğu zincirdeki bozukluk da yaşam kalitesinde düşüşe neden olabilir. Bel ağrısı ve omurga sağlığı için günlük yaşamda giyilen kıyafetlerden yatak ve yastık seçimine, seçilen egzersiz türünden topuklu ayakkabıya kadar pek çok şeye dikkat edilmesi gerekiyor. Omurga sağlığını korumanın birinci yolunun, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafet ve aksesuarlardan uzak durmak gerektiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenler hakkında önerilerde bulundu.

YÜKSEK ÖKÇELER CİDDİ SORUN OLUŞTURUYOR
Yüksek topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açar.
Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor. Bu da kalça ve omurganın hizasını bozar.

Sıkı sutyenler ve çapraz sporcu sutyenlerine dikkat edin. Benzer şekilde boyundan bağlı giysiler de omuz, sırt ve boyun sağlığını riske atıyor.

Oturarak çalışıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.
Cüzdanınız bile omurganıza ağırlık yapıp dengesini bozabilir. Gülle gibi ağır cüzdanlardan kaçının.

Boyna uzun süreli ağır kolyeler takılmamalıdır.

Kalem etekler dizleri birleştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Hareket kısıtlandığı için disklerde sorunlara yol açabilir.

Zayıf görünmek ya da vücudu toparlamak için giyilen korseler çok sıkıysa ve esnemiyorsa omurgaya basın uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Herkes yaşamında en az bir kere bel ağrısı çekmiştir. Bel ağrısının sebebi kas ve bağ dokusundaki zorlanmalara bağlı gerilmeler olabileceği gibi bu yapıların oluşturduğu zincirdeki bozukluk da yaşam kalitesinde düşüşe neden olabilir. Bel ağrısı ve omurga sağlığı için günlük yaşamda giyilen kıyafetlerden yatak ve yastık seçimine, seçilen egzersiz türünden topuklu ayakkabıya kadar pek çok şeye dikkat edilmesi gerekiyor.

Omurga sağlığını korumanın birinci yolunun, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafet ve aksesuarlardan uzak durmak gerektiğini söyleyen Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenler hakkında önerilerde bulundu.

-Yüksek topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açar.

-Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor. Bu da kalça ve omurganın hizasını bozar.

-Sıkı sutyenler ve çapraz sporcu sutyenlerine dikkat edin. Benzer şekilde boyundan bağlı giysiler de omuz, sırt ve boyun sağlığını riske atıyor.

-Oturarak çalışıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.

-Cüzdanınız bile omurganıza ağırlık yapıp dengesini bozabilir. Gülle gibi ağır cüzdanlardan kaçının.

-Boyna uzun süreli ağır kolyeler takılmamalıdır.

-Kalem etekler dizleri birleştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Hareket kısıtlandığı için disklerde sorunlara yol açabilir.
Zayıf görünmek ya da vücudu toparlamak için giyilen korseler çok sıkıysa ve esnemiyorsa omurgaya basın uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Süper Lig’de Atiker Konyaspor’la oynanan 25. hafta mücadelesinde sakatlanan ve sezonu kapatan Fernandao,’nun Brezilya’ya döneceği öğrenildi.
Fenerbahçe’de Süper Lig’in 25. haftasında Kadıköy’de oynanan ve Sarı lacivertliler’in 3-2 kaybettiği mücadelenin ilk yarısında Konyaspor kalecisi Serkan Kırıntı’yla çarpışan ve omzundan ciddi şekilde sakatlanan Fernandao kolundan ameliyat olmuştu. Brezilyalı futbolcunun tedavisine ülkesinde devam edeceği ve cuma günü İstanbul’dan ayrılacağı öğrenildi.

30 yaşındaki oyuncunun Türkiye’ye mayıs ayında gelmesi bekleniyor. Fernandao, bu sezon tüm turnuvalarda 25 maçta 12 gol kaydetti.

Mevsim geçişleri havadaki elektrik yükünün artmasıyla insan üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor. Boyun, bel ve küçük eklem ağırlarının mevsimsel geçişlerde sık rastlandığına dikkat çeken Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, gereken önlemlerin alınmadığı takdirde ağrıların artarak daha büyük sorunlara neden olabileceği konusunda uyarıyor.

Toplumumuzda her 10 kişiden 8’i hayatının bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Özellikle mevsim geçişlerinde bu ağrılar daha da artış gösteriyor. Mevsim geçişlerinde sıcaklık, nem, rüzgar, hava basıncı ve elektriksel yükler gibi faktörler ani değişikliklere yol açabiliyor. Bu değişiklikler ise insan vücudunun dengesini bozarak, metabolik ve psikolojik şikayetlere neden olabiliyor.

Bu şikayetler kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Bazı insanlar bu dönemi hafif ağrılarla geçirirken bazıları ise şiddetli ağrılardan dolayı yatak istirahati yapabiliyor. Soğukların başlamasının özellikle eklem ağrılarını artırdığını söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk bu ağrıların çok dikkate alınmadığının altını çiziyor. Bel ve boyun ağrılarının ciddi sorunlara yol açabileceğini söyleyen Öztürk bu mevsimde dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıralıyor;

  • Ağrılı bölgelere buz uygulayın.
  • Kronik ağrı hastalığınız varsa ilaçlarınızı düzenli alın.
  • Ağrıları ağrı kesiciler ile geçirmeye çalışmayın, her ağrıda ağrı kesici içmeyin.
  • Hava durumuna uygun giyinin, soğuk ve esen yerlerde durmayın.
  • Kaslarınızı çalıştırıcı ufak egzersizler yapın.

Ağrıların ilerlemesini basit tedavi yöntemleri engellenebileceğini söyleyen Öztürk; “Bu noktada önemli olan önlem almak. Yatak istirahati, ilaç kullanımı, egzersizler işe yaramadığında ise devreye cerrahi tedavi yöntemi girer. Kesin sonuç ve doğru tedaviye ulaşmak için de doğru bölüme gitmek çok önemli. Bel ve boyun ağrı şikayeti olan hastalar genelde hangi bölüme gideceklerini bilemiyor. Bunun için en doğru bölüm Ortopedi” diyor.

Konyaspor maçında kolunda 5 parçalı kırık olan Fernandao’yu ameliyat eden Prof. Dr. Çağatay Öztürk, vidaların Brezilyalı yıldızın vücudunda kalacağını açıkladı.

Fernandao’nun kritik ameliyatını Prof. Dr. Çağatay Öztürk yaptı. Öztürk, saatler süren operasyonla ilgili Akşam’a şu bilgileri verdi:
“Ameliyat için 8 saat aç olması lazım. Maça başlarken Fernandao su içmiş. Koluna blok yaptık. Gece kolunu uyuşturduk. Çok parçalı bir kırıktı.”
Sporcuların kas sisteminin normal insan gibi olmadığını da belirten Öztürk, şöyle devam etti:
“Ameliyat zor oluyor. İnşallah kaynayacak ve eski sağlığına kavuşacak. Ameliyata 3 arkadaş girdik. Bacaklar sağlam olduğu için bazı sporları yapabilir ama minimum 3 ay sürer. Vidalarla kaynaştırdık. Vidalar vücutta kalıyor. Dışarıdan rahatsızlık yaratmadığı sürece uyumlu metaller kalabilir.”
Fernandao hayatı boyunca vidalarla yaşayacak

2 BREZİLYALI HASTANEYE GECEDEN GİTTİ
Fernandao’yu hastanede takım arkadaşları yalnız bırakmadı. Olay gecesi Josef ve Fabiano ziyarete gitti. Bir gün sonra sabah da İsmail Köybaşı uğradı. Fernandao uyuduğu için takım arkadaşları aralıklarla Brezilyalı golcüye geçmiş olsun ziyaretine gitti. Ameliyat sırasında ise takım kaptanı Volkan Demirel ile İsmail Köybaşı, Fernandao’nun ailesinin yanında bulundu.
Fernandao hayatı boyunca vidalarla yaşayacak

5 KIRIKLA THE END
Konya maçında ciddi bir sakatlık geçiren Fernandao, Liv Hospital’de Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk tarafından ameliyat edildi. Kulüp doktoru Burak Kunduracıoğlu, dirsek ile omuz arasında 5 parçalı bir kırık meydana geldiğini belirterek, “Sahalara dönüş süreci tahmin ediyorum ki 2-3 ay sürecektir” dedi.

ÇARŞAMBA TABURCU EDİLECEK
Fenerbahçe’nin Spor Toto Süper Lig’de Atiker Konyaspor ile yaptığı maçta kırılan kolundan cerrahi operasyon geçiren Brezilyalı futbolcu Jose Fernandao, çarşamba günü taburcu edilecek.
Sarı-lacivertli kulüpten alınan bilgiye göre, sol kolundaki kemikte parçalı kırık olan Brezilyalı futbolcunun ameliyatı başarılı geçti. Operasyon sonrasında uzun süre uyutulan Brezilyalı oyuncu, yarından itibaren ziyaretçi kabul edebilecek.
Bu arada günü izinli geçiren sarı-lacivertliler, Kardemir Karabükspor maçının hazırlıklarına yarın başlayacak. Teknik direktör Dick Advocaat’ın milli maç arası dolayısıyla ülkesi Hollanda’ya gittiği, takımın antrenörler Cornelis Geert Aaldrik Pot ve Marinus Antonius Been yönetiminde çalışacağı aktarıldı. Advocaat’ın 26 Mart Pazar günü İstanbul’a döneceği kaydedildi.

Yaz aylarının yaklaşmasıyla birlikte diyet ve spor mevsimi de başladı. Son dönemlerde spor salonunda yapılan antrenmanların yanı sıra evde yapılan antrenmanlar da artış göstermeye başladı.
Evde spor yaparken internetten izlenen videolar ve alınan bilgilerle yapılan sporlar, herkes için doğru seçim olmayabilir. Spor yapmanın kişinin fiziksel yapısına olduğu gibi psikolojisine de etki eden bir aktivite olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bilinçsiz yapılan sporun omurgalara zarar verebileceğinin altını çizdi.

YASAK HAREKETLER
Profesyonel bir sporcu olmayanların ve spora yeni başlayanların uzman yardımı olmadan yapacağı hareketlerin omurgaya ciddi zararlar verebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Çağatay Öztürk, evde yapılan sporlar konusunda uyarılarda bulundu. Omurganın rotasyon yapmaması gereken bir organ olduğunu bu nedenle de, spor yaparken çok dikkati olunması gerektiğini belirten Öztürk, “Bilinçsizce yapacağınız bir hareket, omurganız için negatif sonuçlar doğurarak kalıcı hasarlar bırakabilir. Kronik bel ağrısı, sırt ağrısı çeken hastalarımız için ‘yasak hareketler’ olarak nitelendirdiğimiz bir takım pozisyonlar var. Özellikle karın içi basıncı artırıcı hareketler yapmak ve yerden ağır bir şey kaldırmak omurgayı ciddi şekilde etkiliyor. Bu hareketlerin yapılması için bel ve sırt kaslarının gelişmiş olması gerekiyor” dedi.

EVDE PİLATESE DİKKAT EDİN!
Özellikle kadınların tercih ettiği sporların başında pilatesin geldiğini söyleyen Öztürk, “Pilates, vücudun esnemesi ve omurga için sağlıklı bir spor. Ancak pilatesin kesinlikle uzman ile yapılmasını öneriyoruz. Çünkü hareketler sırasında omurganın nötral aksının korunması büyük önem taşıyor. Hareketlerin doğru yapılmaması belin zorlanmasına, aşırı yüklenmesine bunun sonucunda ise kalıcı rahatsızlıklara neden olabiliyor. Özellikle mat pilateste sakatlanma riski çok yüksek. Eğer vücudunuzun alt yapısı yoksa yaptığınız bazı hareketler ömür boyu sürecek sakatlanmalara neden olabiliyor” şeklinde konuştu.

KULLANILAN MALZEMELER ÖNEMLİ
Evde pilates yaparken omurga sağlığı için kullanılan malzemelere de dikkat çeken Prof. Dr. Çağatay Öztürk, ekipmanlarla ilgili olarak şunları söyledi:

“Spora yeni başlayanlar ve çok ara vermiş olanlar egzersizin şiddetini, sıklığını ve süresini ilk başlarda çok düşük tutulmalı, yavaş yavaş arttırılmalı. Farklı bir egzersize geçerken de yeni yapılacak egzersize alışıncaya kadar dikkatli olunmalı. Başlangıç seviyesinde ya da spora ara verilen durumlarda bel ve omurga güçlendirici hareketlerde belin desteklenmesi çok önemli. Bu tür egzersizlerde kullanılan malzeme seçimine özen gösterilmeli. Omurgasında lordoz ya da skolyoz rahatsızlığı olanlar egzersiz yaparken daha dikkatli olmalı. Bu tür durumlarda kullanılan mat minderin kalınlığı daha yüksek olmalı. Eğer herhangi bir rahatsız yoksa daha verimli sonuç almak için daha ince bir minder seçilebilir. Egzersiz esnasında oluşabilecek sakatlanmaların önüne geçmek için yapılan alan gürültüsüz ve sessiz olmalı.”

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Seyahat sırasında vücut ağırlığı her iki bacağa eşit verilerek dik pozisyonda seyahat edilmelidir. Uyumak, oturma pozisyonunda kısa süre bile olsa kas spazmlarına sebep olabilir” dedi.
Uyuduğumuzda bilinç kaybı yaşadığımız için uyuma aktivitesinin oturarak yapılacak bir şey olmadığının altını çizen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kafanın, sırtın ve kalçaların uzun süre aynı pozisyonda kalmasının kas spazmına yol açabileceğini belirtti.

Seyahat sırasında uyumanın bel ve boyun zedelenmesinin yanı sıra bacak kasılmalarına da sebep olabileceğini söyleyen Öztürk, “Vücudumuzdaki sinirler kasların içindedir. Fakat bazı yerlerde yüzeye çıkarlar. Kontrolsüz oturma ve uyuma birlikte olursa kısmı sinir felçleri de gerçekleşebilir” dedi.

“Toplu taşıma araçlarında uyuyarak seyahat etmeyin”

Omurga sağlığı için ideal yatış pozisyonunun sırtüstü ya da cenin şeklinde olduğunu vurgulayan Öztürk, “Cumartesi gecesi hastalığı denen bir hastalık var. Hafta içi çalışıp hafta sonu eğlenen ve bunun sonucu dengesiz uyku pozisyonda yatan kişiler, sinirlerin gerilmesine bağlı olarak pazar sabahı kalktıklarında kolları kasılmış olarak uyanırlar. Bunu önüne geçmek için ortopedik bir yatakta yatmak gerekir. Bu gibi yataklar kas, sinir ve bağ gibi oluşumların zorlanmasını en aza indirir.”

Toplu taşıma araçlarında da ağırlığı her iki bacağa eşit vererek dik pozisyonda oturmak gerektiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Uyumak oturma pozisyonunda kısa süre bile olsa kas spazmlarına sebep olabilir. Bu yüzden toplu taşıma araçlarında uyumak yerine sohbet etmek, müzik dinlemek, kitap okumak gibi aktivitelere yer verilerek bu şekilde seyahat edilmelidir” diye açıkladı.

Günümüz yaşam tarzı ve endüstrileşmenin getirdiği çalışma şartları insanları daha hareketsiz bir yaşama doğru yönlendiriyor.

Hareketsizliğe bağlı gerek kalp gerekse kas iskelet sistemi hastalıkları yaşam sürelerinin de artmasıyla orantılı olarak artış gösteriyor. Bu durumda gerek sağlık personelleri tarafından gerekse sağlık bilinci her gün artan toplum tarafından spor insan sağlığını iyi yönde etkileyecek bir faktör gittikçe olarak popülerleşiyor. Ancak bazı hareketlerin kimi insanlarda sakıncalı olabileceğini unutmamak lazım. Prof. Dr. Çağatay Öztürk kimlerin hangi sporu yapmaması gerektiğini anlattı.

Spordan önce muayene şart

Spor konusunda insanların artan isteği, beraberinde spora bağlı rahatsızlarda da artış yaşanmasına neden oluyor. Düzenli olarak spor yapmayı planlayan her yaştaki kişinin öncelikle kalp ve akciğer sistemlerine bir kereye mahsus bile olsa kontrol ettirmesi gerekir. Spor sırasında ortaya çıkacak aşırı efor günlük hayatta normal işleyen sistemi spor sırasında yetersiz hale getirebilir. Bu yapılan genel check up sonrası seçilecek olan spor tipi hastanın ayrıntılı kas iskelet sistemi muayenesi, sporun ne amaçla yapıldığı ve uygulanabilirlik derecesine göre şekillenir.

Bel, boyun problemi olanlar ağırlık kaldırmasın

Ciddi bel ve boyun problemi olanlar ağırlık çalışacakları sporlardan uzak durması gerekir. Omurlar arasındaki disklere normalden fazla yük etkisi sağlayan sporlar omurga sağlığı için sakıncalıdır. Bunlara en güzel örnek ağırlık çalışarak yapılan sporlardır. Günümüzde özellikle genç nüfusta bu sporlar gittikçe popülerleşiyor. Ağırlık kaldırılarak yapılan sporların bilinçsiz veya aşırı yapılması ciddi sakatlıklara yol açabilir. Bu tür sporlar sırt ve bel kaslarına aşırı yüklenme içerdikleri için sırt ve bel kaslarını koruyucu spor veya egzersizlerle kombine edilmelidir. Aksi takdirde çok erken yaşlarda kronik bel ve boyun ağrılarının ortaya çıkması muhtemeldir. Omurga sağlığı için önerilen en etkin sporlar yüzme ve pilatestir. Yer çekimi etkisini ortadan kaldırarak tüm sırt ve bel kaslarını çalıştıran, kondüsyonu artıran bu tür sporların öncelikli olarak tercih edilmesi gerekir.

Kalça, diz, ayak bileği sorunluysa futbol, voleybol, basketboldan uzak durun

Kalça, diz, ayak bileği gibi ağırlık taşıyan eklemlerde daha önceden var olan problemleri olanlar kontakt sporu dediğimiz futbol, basketbol, voleybol gibi spor yaptığında var olan sorunun daha da artmasına neden olacaktır. Ağırlık taşıyan eklemlerde mevcut problemler varsa bu eklemleri zorlayıcı sporlar problemin büyümesine neden olur.

Diz ekleminde sorun varsa koşmak ağrıyı artıracaktır

Diz ekleminde menüsküs problemi olan birinin ısrarla koşu içeren spor yapması ağrı yakınmalarını artıracaktır. Bu tür kişilerin spor programlarını yaparken diz eklemini daha az kullanacakları alanlara yönlendirilmesi gerekir. Bu yönlendirme bilinçli spor hocaları ve sporcu sağlığı alanında uzman ortopedi uzmanları tarafından yapılmalıdır. Hangi sporun hangi eklemi normalden fazla çalıştıracağı önceden değerlendirilip hastaya özel bir spor programı oluşturulmalıdır.

Belde ağrı varsa fitness yerine yüzün, pilates yapın

Bel problemi yaşayan hastanın fitness gibi sporlar yerine yüzme ve pilatese ağırlık vermesi gerekir.

Omuz problemliyse yüzme konusunda ısrarcı olmayın
Ciddi omuz problemleri olan hastaların yapacağı sporda yüzme konusunda ısrar edilmemelidir. Seçilecek sporun uygulanabilir olması ve mutlaka hastanın kas iskelet sistemi sınırlarını zorlayıcı olmaması, bir plan dahilinde olması gerekir. Düzenli yapılan spora mutlaka düzenli ve kontrollü beslenme de eklenmelidir. Yoksa daha sağlıklı olmak için yapılan spor bir şeyleri düzeltirken başka sistemleri bozabilir.

Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kayak sporlarında sakatlanma riskini en aza indirmek için tavsiyeler verdi.

Kış aylarına renk katan kayak sporu, bazen hiç beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor. Bu keyifli sporun sağlığımızı tehdit etmemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekliliğinin altını çizen uzmanlar, sezonda en çok görülen yaralanmaların başında diz yaralanmaları geldiğini belirtiyor. Bu bilinçle kayak sporunda basit bir düşmenin bile omurgaya zarar verebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kayak yaparken omurga sağlığına ekstra dikkat edilmesinin ve yaralanma durumunda ivedi bir şekilde uzman bir doktora başvurulması gerektiğini söyledi.
Kayak, karlar üzerinde, engebeli yerlerde ve belli bir hızla yapıldığı için dikkat edilmezse çeşitli kazalara ve sorunlara yol açabilecek bir spor. Bu nedenle kayak sporu esnasında en çok görülen yaralanmaların başında bağ ve diz yaralanmaları geliyor. Bunun sebebi de kayakta ayak bileğinin kayak botunun içinde sıkı ve sabit durumda kalması. Bu sakatlıkların çoğu antrenman yapılmadığı için yaşansa da sadece kayak sırasında değil, kayak öncesinde de yapılması gerekenleri de ihmal etmemek gerekiyor.
Düşme sırasında vücut yükünün dizlere binmesiyle dizin ve dizdeki bağların zedelenme riskinin yüksek olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kayak yaparken düşme riski arttıkça omurgayı kırma riskinin ortaya çıktığının altını çizdi. Öztürk, “Kayakta rastlanan en önemli ve riskli yaralanma tiplerinden biri de boyun ve omurga sakatlıkları. Özellikle omurgamız yaşam kalitesini doğrudan etkilediği için ekstra önem taşıyor. Bu nedenle en basit düşme bile boyun ve omurganın zedelenmesine ve hasar görmesine sebep olabilir. Ayrıca kayak sırasında kaburga kırıkları, el bileğinde kırık veya bağ yaralanmaları, pist kalabalığından kaynaklanan çarpma sonucu oluşan yaralanmalar, omurga ve omurgaya bağlı boyun ile kuyruk sokumu zedelenmeleri oluşturuyor. Bu durumlar olduğu takdirde sporcuların ya da kayak tutkunlarının hızlı bir şekilde uzman bir doktora götürülmesi gerekiyor” dedi.

İŞTE O İPUÇLARI
Prof. Dr. Çağatay Öztürk, riski en yüksek sporlardan biri olan kayak sporlarında sakatlanma riskini en aza indirmek için şu tavsiyeleri verdi:
-Kaymaya başlamadan önce vücut egzersizleri yapılmalı ve kaslar ısıtılmalı,
-Bol bol sıvı tüketmeli,
-Vücut ağırlığınıza göre kayak ekipmanları seçmeli,
-Kayak için rahat edebileceğiniz uygun kıyafetler seçilmeli,
-Özel koruyucu bileklikler kullanılmalı,
-Bütün yaralanmalar ve sakatlanmalarda kayak merkezinde bulunan sağlık görevlilerine başvurulmalı,
-Özellikle çocuklar mutlaka kask takmalı,
-Kayak takımları boya uygun olarak seçilmeli,
-Kayak botlarının doğru şekilde ve doğru sıklıkta bağlanmasından emin olunmalı,
-Kar gözlüğünü mutlaka kullanılmalıdır.

Uzun süre hareketsiz kalmak kas,sinirleri ve eklemleri olumsuz etkiliyor. Araç içerisinde egzersiz yaparak kaslarınızı eklem yerlerinizi koruyabilirsiniz…

Türkiye’de her geçen gün artan ulaşım araçları ve buna bağlı olarak ortaya çıkan trafik, insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Uzun süre trafikte kalmak ise bel ve boyun ağrılarına neden oluyor. Her 100 kişiden 80’i hayatının bir döneminde bel ağrısından yakınıyor. Her türlü yolculuk, vücuttaki sistemde etkili oluyor. Çünkü kas ve eklemlerdeki hareketsizlik tüm vücudu olumsuz yönde etkiliyor. Yolculuk süresinin artması, ağrıların artacağını ve bel ile boyun sağlığımızı da olumsuz etkileyeceğini gösteriyor. Bu durumdan sakınmak için doğru duruş pozisyonunda kalmak ve kan dolaşımı için uzmanlarca belirtilen hareketleri yapmak gerekiyor. Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, trafikte omurga sağlığını korumanın yollarını anlattı…

DOĞRU DURUŞ POZİSYONUNU KORUMALI
Beyin gelişiminin ve zeki varlıklar olmamızın en önemli etkenlerinden biri de dik duruşumuzdur. Dik ve özgüven dolu durduğumuz zaman, beyin bir süre sonra ona göre vücut kimyasallarımızı değiştirir. Omuzlarımız düşük, başımız aşağıda olduğunda ise, ona göre kimyasallar salgılanır. Yani duruşumuzu değiştirdiğimiz zaman, hayatımızı da değiştiririz. Rahatsızlıklarımızın çoğu, doğrudan kötü duruş yüzünden oluşur ya da var olan rahatsızlıklarımız bu nedenle daha kötüye gider. Kambur bir duruş, bel ve boyun ağrılarının yanı sıra yorgunluğa da neden olur. Ayakta doğru duruş, omurganın tam olarak düz olması anlamına gelmez. Omurganın doğal eğrisine uygun, vücut ağırlığının eşit dağıtıldığı bir pozisyon, doğru duruştur. Ayakta uzun süre uygun olmayan şekilde durduğumuz zaman bel ağrısı meydana gelir. Otururken doğru duruşu yakalamak için ise; omuzlar geride, mide içeride olmalıdır. Uzun süre oturmak; bel ve sırt bölgesine bir süre sonra ek yük bindirir. Uzun süre koltukta oturanlarda vücudun aldığı kötü pozisyon nedeniyle omurga üzerinde stres oluşur. Yolculuğun her türlüsü vücudumuzun sistemlerinde etkili olur; kaslar ve eklemlerdeki hareketsizlik de tüm vücudumuzu olumsuz yönde etkiler. Bu durumda bel ve boyun sağlığımızı korumak için doğru duruş pozisyonunu korumanızı ve hafif egzersizler yapmanızı öneririm. Otururken baş ve omuzlarımızın belimize göre daha önde olması, bel ağrısına neden olabilir. Birçok hatalı hareket bel ve boyun disklerine zarar verebilir. Uzun seyahatlerde sabit duruş da omurga üzerinde baskı oluşturur. Saatlerce seyahat etmek, dar ya da rahatsız bir pozisyonda oturmak; omurga üzerinde baskı oluşturuyor. Bu baskılar sırt, bel ve boyun ağrılarını artırıyor.

ARAÇTA DÜZGÜN OTURUN
Günlük hayatta kişiler boyun duruşuna dikkat etmeli ve yanlış pozisyonlardan sakınmalı. Özellikle trafikte uzun süre kalanlar, otururken boyun ve bel konumuna dikkat etmeli. Her 30 dakikada bir hareket ederek, sabit pozisyonu değiştirip vücuttaki kan dolaşımını hızlandırarak, bel ve boyun ağrısı engellenebilir. Sürüş sırasında sırt ağrısını azaltmak için her saat başı bir miktar durmak ve yürümek ya da dinlenmek gerekir. Araç kullanırken, bel üzerindeki yükü hafifletmek için ise, hızı sabitlemek de rahat bir yolculuk yapmaya yardımcı olur. Arabadaki kötü koltuk desteği de bel ağrısını artırır. Bel ve boyun ağrılarına sebebiyet vermemek için bir bel yastığı destek olarak kullanılabilir.

ÇOK OTURMAK BEL FITIĞI NEDENİ
Hareket yetersizliği, eklemlerde ağrı ve tutukluk; bel ve karın kaslarında zayıflığa sebep oluyor. Sağlıklı bir yaşam için egzersizin önemini hepimiz ciddiye almalıyız. Egzersiz yapınca; kan dolaşımı hızlanır, solunum kapasitesi artar, kalp atış hacmi ve sayısı yükselir, kaslardaki damarlarda genişleme olur, sindirim ve metabolizma artıklarının atılışı hızlanır. Fiziksel olarak vücut dengeli, canlı ve simetrik olur. Eklemlerin hareket genişliği, kasın kuvveti ve direnci artar, hareketler güç ve yetenek kazanır. Şişmanlığı önler, sıkıntıyı ve gerilimleri giderir. Egzersiz programların yapılmasında yaş, cinsiyet, meslek ve kişinin sağlık durumunun önemi vardır. Trafikte sıkışıp kaldığınızda ve hatta uzun süreli kırmızı ışıkta, yapabilecek kuvvet artırıcı ve germe egzersizleri vardır. Uzun süre oturmaya bağlı olarak özellikle bel omurgaları arasındaki disk yapılara fazla yük biner. Bu nedenle uzun süreli oturma; bel sorunlarına, hatta bel fıtığına sebep oluyor.

BUNLARA DİKKAT EDİN!
Otoparkta arabanızı size yürüme şansı verecek en uzak mesafeye park edin.
Arabanızın bagajına eşya yerleştirirken belinize dikkat edin. Tek diziniz veya ayak tabanınızı tampona koyup destek alabilirsiniz.
Arabaya binerken önce, kapıdan yüzünüz dışarıya bakacak şekilde oturup belinizi zorlamadan direksiyondan destek alarak bacakları içeri alıp oturun.
Arabaya otururken vücudunuz pedala yakın, dizleriniz kalça hizasından yüksek olmalı. Ayrıca bel ve sırt; koltuğun arkalığına dayanacak şekilde koltuk arkalığı 105-120 derece arası ayarlanmalıdır. Gerekirse bel yastığından destek alarak en rahat pozisyon alınmalıdır.

GÜVENLİĞİNİZİ SAĞLAMALISINIZ
Size önereceğim egzersiz, uzun süre araba kullanan kişiler içindir. Güvenlik açısından arabanın park yerinde ve hareket etmiyor olması önemlidir. 1-Ayağınızı ayak bileğinden döndürün. Bu hareketi 15 kez saat yönünde yapın ve bunu iki kez tekrar edin. 2-Sonra aynı şekilde saatin ters yönünde yapın. 3-Her set sonunda 10-15 saniye ayağınızı dinlendirin ve giderek serileri artırın.

ERKEN TEŞHİS HAYAT KALİTESİNİ ARTIRIR
Omurga sağlığı; hayat boyunca ağrısız ve fonksiyonel kısıtlama olmaksızın aktif bir hayat yaşamamız için önemlidir. Sağlıklı bir omurganın birinci şartı iyi bir duruş pozisyonudur. İyi duruş pozisyonu omurga üzerine binen ve omurgayı yıpratacak yüklerin minimal düzeye inmesini sağlar. İyi duruş; sadece düzenli egzersiz ve spor yaparak, hareketsiz hayattan uzak durarak elde edilebilir. Bazı önlenemeyen omurga hastalıkları (skolyoz, kifoz), omurga sağlığını bozabilir. Bu hastalıkların omurga sağlığını ciddi boyutta bozmasının engellenmesi için erken teşhis önemlidir. Erken teşhis edildiklerinde bu hastalıkların insanların yaşam kalitelerini bozmadan kontrolü mümkündür.

İYİ DURUŞ NELER KAZANDIRIR?
İyi duruş; kemik ve eklemlerin zorlanmadan kasların çalışmasını sağlayan bir pozisyondur. Bu duruş; omurganın üç fizyolojik kıvrımının, normal pozisyonlarını aldığı ve koruduğu pozisyondur. Ayrıca omurgayı bir arada tutan eklemler, bağlar ve diskler üzerine en az yük binen, bu yapıları en az zorlayan pozisyondur.
İyi duruş sayesinde birçok rahatsızlıktan kurtulursunuz.
Çabuk yorulmazsınız.
Boyun, sırt ve belinizde ağrı olmaz.
Estetik bir görünüm kazınırsınız.

PROF. DR. ÇAĞATAY ÖZTÜRK

 

Omurga Sağlığı İçin Düzenli Hareket Edin…

Omurga tüm vücudun dengede kalmasını sağlayan temel yapıdır. Kaslar, tendon ve bağlar ile birbirlerine bağlanarak vücudu dengede tutar, omurlar arasındaki esnek disk yapıları vücudun harekete katılmasını mümkün kılar. 7 adet boyun omuru (servikal vertebra), 12 adet sırt omuru (torakal vertebra), 5 adet bel omuru (lomber vertebra), 5 adet sakral ve 4 adet de koksal vertebra bulunduğu omurga sağlığı için düzenli egzersiz yapmak çok önemlidir. Ancak dikkatli olmak gerekir, bilinçsiz yapılan egzersizler ciddi sakatlıklara sebep olabilir. Çünkü yapılan her yanlış hareket omurga üzerine yanlış yük bindirerek sağlıklı olmak için yapılan sporu kişiye zarar verecek bir duruma dönüştürebilir. Liv Hospital Omurga Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk düzenli yapılan sporun omurgaya faydalarını anlattı…

Bilinçsizce yapılan egzersiz sakatlığa sebep olabilir

Omurga sağlığı için düzenli hareket çok önemlidir. Fiziksel aktivite vücudun enerji tükettiği her türlü hareketi içerir. Fakat egzersiz ise planlanarak, düzenli olarak yapılan hareketleri içerir. İster profesyonel olsun ister kilo vermek için olsun yapılan egzersizlerde omurga sağlığını korumak çok önemlidir. Omurga yoğun kas gruplarının bulunduğu bir bölgedir. Bilinçsiz yapılan egzersizler ciddi sakatlıklara sebep olabilir. Çünkü yapılan her yanlış hareket omurga üzerine yanlış yük bindirerek sağlıklı olmak için yapılan sporu kişiye zarar verecek bir duruma dönüştürebilir.

 

10 – 15 dakika ısının

Spor öncesinde 10-15 dakika ısınma egzersizleri spor sakatlıklarını önlemede büyük bir öneme sahiptir. Özellikle bu kadar yoğun kas grubunun olduğu omurgada önemi daha da artar. Vücudun yaptığı her hareket omurgayı ilgilendirir. Bunun için yapılan her türlü spor öncesi omurga kaslarının ısınması için egzersiz yapmak gerekir.

 

Karın ve kaça kaslarınızı sıkın

Egzersiz esnasında karın kaslarının sıkılması omurganın vücudu dengede tutmasına yardımcı olur. Aslında merkez bölgemiz bütün hareketlerde çalışır. Karın kaslarımızı sıkmak hareketi yaparken gövdemizi dik tutmamıza ve belimizin doğal kıvrımını korumamıza yardımcı olur. Kalça kaslarımızı sıkmak, sırtımızın alt bölümünü ve belimizi tek bir parça gibi hareket ettirebilmemizi sağlar.

 

Ağırlık çalışırken dikkatli olun

Ağırlık çalışması esnasında bel çok sık zedelenen bir bölgedir. Latince lomber (bel) ismini verdiğimiz bu bölge omurganın en hareketli yeridir. Spor esnasında sakatlanma oranı çok yüksektir. Özellikle ağırlık çalışmaları esnasında lomber bel bölgesine yük binmemesi için çok dikkatli olunmalıdır. Hiçbir zaman ağırlık bel hizanızdan daha üste kaldırılmamalı, yerden kaldırma esnasında ise bel kasları değil bacak ve kalça kasları kullanılmalıdır.

 

Ayaktayken karın ve kalçaya binen yük azaltılmalıdır

Ayakta yapılan ağrılık çalışması esnasında ise karın kasları ve kalça kasları kasılarak bele binen yük azaltılmadır. Boyun bölgesi de bel bölgesi gibi omurganın hareketli bölgesidir. Spor esnasında sakatlanma riski bel bölgesi gibi yüksektir. Özellikle omuz hizası üzerinde yapılan sporlarda ve ağırlık çalışmalarında çok dikkatli olunmalıdır. Boyun kaslarına yük bindiren hareketlerden uzak durulmalıdır.

 

Bilinçsizce yapılan hareket zarar verir

Sırt bölgesi göğüs kafesi ile eklem yaptığından hareket kabiliyeti yoktur. Sırt bölgesindeki spor sakatlıkları sıklıkla etrafındaki yoğun kas grubu kaynaklıdır. Bunları önlemek için spor öncesi omuz ve sırt kavşağındaki kas gruplarının ısınma egzersizlerine zaman ayırmak önemlidir. Spor esnasında omurga sağlığını korumak bilinçli bir şekilde spor yapmaktan geçer. Bilinçsizce yapılan her hareket sporun vereceği faydadan çok zarara sebep olur. Özellikle profesyonel sporcularda omurga sağlığına daha fazla önem verilmeli ve unutulmamalıdır ki sağlıklı bir vücut sağlıklı bir omurga ile mümkündür.

Çocuğunuzun skolyoz olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Çocuklarda 10 yaşından önce görülen skolyoz (omurga eğriliği), solunum problemi gibi birçok sorunu beraberinde getiriyor. Çocuk yaşta görülen skolyozun belirtilerinin çok kolay anlaşılabileceğine dikkat çeken Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, ebeveynlere,  çocuklarının anatomik yapısını sık sık incelemelerini öneriyor. Öztürk, sırttaki bir gamzenin bile skolyoz belirtisi olabileceği uyarısında bulunuyor. 
Küçük yaşta başlayan skolyoz, fiziksel gelişime bağlı olarak hızla ilerliyor. Dikkatli ebeveynler, çocuklarının skolyoz olup olmadığını kolayca anlayarak erken yaşta sorunun çözülmesini sağlayabiliyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, erken teşhiste ebeveynlere büyük görev düştüğünü belirterek çocuklarının skolyoz olup olmadığını anlamalarını sağlayacak ipuçlarını sıralıyor.
Sırttaki gamzeler skolyoz belirtisi olabilir
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürkannelere çocuklarının sırtlarını incelemelerini önerirken, cilt anormalliklerinin skolyoz belirtisi olabileceğini söylüyor. Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Çocuğunuzun sırtında tüylenme artışı, renk değişimleri ve gamzeler skolyoz belirtisi olabilir. Bu belirtilerle birlikte denge problemleri yaşanıyor ya da çocuğunuz öne eğildiğinde sırt çıkıntıları oluşuyorsa skolyoz olabilir” diyor.

Birbirine eşit olmayan omuzlara dikkat 
Skolyozun çocuklardaki belirtilerini anlatan Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Çocuğunuzun omuz hizası birbirine eşit değilse, bel ya da kalçalarda yan bir duruş varsa ve bacaklarda gövdeye göre orantısız bir kısalık bulunuyorsa, en kısa zamanda bir uzmana başvurulması gerekiyor” diyor.

Korse tedavisine başlanabilir

Skolyoz 25 derecenin üzerinde ise çocuklarda korse tedavisine başvurulabilir. Prof. Dr. Çağatay Öztürk; 50 derece üzerindeki eğriliklerde ameliyatı tercih ettiklerini ifade ederek “Çocuğun büyüme ve gelişme dönemlerini dikkate alarak ameliyat sürecini uzatıyor ya da başka tedavilere başvuruyoruz. Çocukluk döneminde ortaya çıkan skolyozda erken teşhis önemlidir ve çoğu zaman erken cerrahi müdahale gerekebilir. Büyüyen çocuklarda tedavi zorlaşsa da erken teşhis edilen vakalarda başarı yükselmektedir” diyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kadınlarda görülen kronik bel-kas-eklem ağrılarını hafifletmenin yolunun doğru beslenme ve egzersizden geçtiğini söylüyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kadınlarda kronikleşen kas-eklem ve bel ağrılarının önüne geçmenin yollarını açıklıyor. Çağatay Öztürk’e göre özellikle üreme çağındaki kadınlarda görülen bel-kas ve eklem ağrıları yaşam kalitesini düşürebiliyor.
Genç kadınlarda görülen omurgada postür bozuklukları da sırt ağrılarına sebebiyet verebiliyor.

Sırt ağrısı şikayetleriyle başlıyor
Ani hareketler, yanlış duruş-oturuş-yatma-eğilme pozisyonları, vücut sağlığına uygun olmayan mobilyaların yanı sıra ofis ortamında aynı pozisyonda uzun süre hareketsiz kalmak, omurga sağlığı için tehdit oluşturur. Özellikle masa başı çalışan kadınlarda görülen sırt ağrıları fıtıktan kamburluğa, omurga eğriliğinden boyunda kas kısalmasına kadar pek çok rahatsızlığın habercisi olabiliyor.

Doğru beslenme ve spor ağrıları azaltıyor
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurgaya binen yükü ve olası şekil bozukluklarını önlemek için spor yapmanın en iyi çözümlerden olduğunu söylüyor. Bel ağrısı ve kilitlenmeyi gidermenin etkili yollarından biri olarak ise pilates yapmayı gösteriyor.
Vücudun doğru hızlandırılması, (posture) kasların eşit kullanımı ve yapılandırılması temel prensibi ile etkin sonuca ulaşmak için pilates’le birlikte yoga da fayda sağlayan sporlar arasında. Yapılan spor ile birlikte beslenmeye de dikkat etmek gerekiyor. Özellikle D vitamini yönünden zengin gıdalarla beslenmek birçok kas ağrısının önüne geçiyor.

Omurga hastalıklarında ameliyat öncesi fiziksel görünümden şikayet eden hastaların ruh sağlığı da olumsuz etkilenebiliyor. Duygusal travmalar yaşanan bu süreci doğru yönetmek gerekiyor. Ameliyat sonrası fiziksel görünümü de düzelen hastalar, bir süre sonra ruh sağlığına da kavuşuyor. Ortapedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga hastalıklarının erken teşhisinde hastalığın olumsuz tüm etkilerinin ameliyatla düzeltilebileceğini dolayısıyla da ruh sağlığına olumlu etki edeceğini belirtiyor.

Doktor faktörü önem arz ediyor
Her ciddi hastalıkta olduğu gibi hasta psikolojisinde “inkar” evresi, hastanın teşhis koyulduğu anda yaşadığı ve travmatik durumlara yol açan bir evre. Hasta hastalığını ve sürecini ne kadar çabuk kabullenir ve tedavisine başlarsa, iyileşme süreci de o kadar çabuk oluyor. Hastalığın ilk teşhisinden itibaren doktora büyük bir sorumluluk düşüyor. Ortapedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu; “Ameliyatlarda bire bir bulunan doktor, hastanın aynı zamanda hastalık sürecindeki yol göstericisi olmalı. Doktorun hastasını dinlemeye vakit ayırması, sorularını özenle yanıtlaması ve hasta ile yapılan görüşmede hastanın ifade ettiği duygularına saygı göstermesi gerekiyor. Doktorun duruşu, tutumu, beden dili ve dinlerken jest ve mimikleri bile hasta için çeşitli olumlu ya da olumsuz anlamlar ifade edebilir.”

Okulların kapanmasıyla birlikte skolyoz (omurga eğriliği) ameliyatları da arttı.  Çünkü çocukları skolyoz olan ya da omurga rahatsızlıkları yaşayan aileler uzmanların yönlendirmesiyle ameliyat için genellikle yaz dönemini bekliyorlar.  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, yaz döneminde çocuk skolyoz ameliyatının arttığına dikkat çekiyor.

Çocuk yaşta oluşabilen skolyoz ve benzeri omurga bozuklukları erken yaşta tedaviyle düzeltilebiliyor. Hastalık belirtilerini takip eden ailelerin, gecikmeden uzman görüşüne başvurması gerekiyor. Çocuklarına skolyoz teşhisi koyulan aileler ise ameliyat için okulların kapanmasını bekliyor. Bu nedenle çocuk omurga ameliyatları yaz döneminde artıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Ayda ortalama 40 skolyoz ameliyatına giriyorum. Bunların birçoğu skolyoz ameliyatı. Yaz dönemi hastalarımın yaklaşık yüzde 40’ını çocuklar oluşturuyor” diyor.

Belirtilere dikkat
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürkannelere çocuklarının sırtlarını incelemelerini önerirken, cilt anormalliklerinin skolyoz belirtisi olabileceğini söylüyor. Prof. Dr. Çağatay Öztürk, ailelere şu önerilerde bulunuyor:
“Çocuğunuzun sırtında tüylenme artışı, renk değişimleri ve gamzeler skolyoz belirtisi olabilir. Bu belirtilerle birlikte denge problemleri yaşanıyor ya da çocuğunuz öne eğildiğinde sırt çıkıntıları oluşuyorsa skolyoz olabilir. Çocuğunuzun omuz hizası birbirine eşit değilse, bel ya da kalçalarda yan bir duruş varsa ve bacaklarda gövdeye göre orantısız bir kısalık bulunuyorsa, en kısa zamanda bir uzmana başvurulması gerekiyor.”

Korse tedavisine başlanabilir
Skolyoz 25 derecenin üzerinde ise çocuklarda korse tedavisine başvurulabilir. Prof. Dr. Çağatay Öztürk; 50 derece üzerindeki eğriliklerde ameliyatı tercih ettiklerini ifade ederek “Çocuğun büyüme ve gelişme dönemlerini dikkate alarak ameliyat sürecini uzatıyor ya da başka tedavilere başvuruyoruz. Çocukluk döneminde ortaya çıkan skolyozda erken teşhis önemlidir ve çoğu zaman erken cerrahi müdahale gerekebilir. Büyüyen çocuklarda tedavi zorlaşsa da erken teşhis edilen vakalarda başarı yükselmektedir” diyor.

Eşit olmayan omuz hizası, kambur bir görünümle ilk fiziksel belirtilerini gösteren skolyoz ve kifoz hastalıkları, yaz aylarında kadınların kabusu haline geliyor. Fiziksel görünümünden şikayetçi olan kadınlar ve genç kızlar, sağlıklı bir bedene kavuşmanın yanı sıra düzgün bir fiziksel görünüme de sahip olmak istiyor. Özellikle yaz ayları geldiğinde şikayetler daha da artıyor. Denizde, plajda bikini ve mayo giymek isteyen omurga bozukluğu olan kadınların psikolojisi tatil döneminde daha da bozuluyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga ameliyatlarının eskisi gibi riskler taşımadığını belirterek, hastaların çok beklemeden tedavi olmaları gerektiğini vurguluyor.

Yaz aylarında şikayetler artıyor
Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Hastalarımın birçoğu kadın ve ilk şikayetleri fiziksel görünüm ve şiddetli bel ve sırt ağrıları oluyor. Kadınlar ve genç kızların birçoğu sağlıklarına kavuşmak isterken bir yandan da fiziksel görünümünün düzelmesini istiyor. Özellikle yaz aylarında artan hasta şikayetlerinden birçoğunu fiziksel görünümünden duyulan rahatsızlıklar oluşturuyor” diyor.

Ameliyattan korkmayın
Felç gibi riskleri olduğu düşünülen omurga ameliyatlarından kaçınan hastalar, hastalıkları ilerledikçe daha büyük risklerle karşılaşıyor. Felç riskinin neredeyse ortadan kalktığı skolyoz ameliyatları hastayı hem sağlığına kavuştururken hem de fiziksel görünümü büyük oranda düzeltiyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Hastaların birçoğu ameliyattan çekiniyor. Felç riski, ameliyat korkusu, ameliyat sonrası iyileşme sürecinin uzunluğu gibi birçok faktörü gözlerinde büyüterek, zamanında yapılması gereken kontrollerini aksatıyor ve ameliyatı erteliyor. Halbuki ertelenen ameliyatlar daha büyük sorunlara yol açıyor ve yaşam kalitesini düşürüyor. Hastalara önerim bedenlerini iyi tanımaları ve süreklilik arz eden şikayetlerinde hemen uzmana başvurmaları, gerekli görülüyorsa da ameliyattan kaçmamaları” diyor.

Otuz üç adet omur kemiğinin birleşmesiyle oluşan ve içinde omuriliği barındıran kemik yapı ‘omurga’, bedeni ayakta tutan, organların, iskelet ve kas sistemlerinin dengede durmasını sağlayan bir yapı. Bu yapının bozulması durumunda birçok hastalık, sakatlık ve hatta ölümcül risklerle karşı karşıya kalınabiliyor. Bu nedenle omurga deyip geçmemek, sağlığını korumak ve bu yapıyı güçlendirmek gerekiyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığını korumak ve güçlendirmek için özellikle yaz aylarında yapılacak “en doğal” sporun yüzmek olduğunu söylüyor.

Omurga Eğriliği Yüzmeyle Düzeltilebiliyor
Omurga eğiklikleri akut dönemlerinde yüzme ile düzeltilebiliyor. Yüzme iskelet ve kas sistemini güçlendirdiği için omurga aralıklarını da çalıştırıyor ve daha dik bir omurgaya kavuşmaya yardımcı oluyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, ağırlık kaldırılarak yapılan sporların omurgayı zorlayabileceğini, bunun yerine suyun kaldırma kuvvetinden faydalanılarak doğru hareketlerle yapılan yüzme sayesinde hem eklem ağrılarının azalacağını hem de güçlü bir omurgaya kavuşulacağını belirtiyor.

Kadınlar Daha Fazla Risk Altında
Omurga sorunlarının kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre daha fazla. Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bunun nedeninin genetik ve hormonal faktörler olduğuna dikkat çekiyor. Osteoporoz sıklıkla kadınlara özgü bir sorun olarak görülürken, osteoporotik omur kırıklarının kadınlarda görülme sıklığının erkeklere nazaran daha fazla olduğu biliniyor. Kadınların düzenli beslenmesi ve yüzmesi bu sorunu büyük oranda azaltabiliyor.

Tedavi olmak için Türkiye’deki hastaneleri tercih eden yabancı hasta sayısı son 5 yılda 5 kat artarak 583 bine ulaştı. Bu rakamlarla dünya sıralamasında ilk 10’a giren Türkiye’ye 2014 yılında yurt dışından tedavi olmak için 400 bin civarında hasta geldi. Omurga ameliyatları için de ülkemizi tercih etmeye başlayan yabancı hastalar, yerli hasta sayısını geçiyor.  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bir ayda gerçekleştirdiği yaklaşık 40 ameliyatın 15-20’sinin yabancı olduğunu belirtiyor.

Türkiye, sağlık turizmi için en çok tercih edilen dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor. Sadece 2014 yılında Türkiye’ye tedavi için yurt dışından yaklaşık 400 bin hasta geldi. Artan yabancı hasta sayısı ile birlikte 2.5 milyar dolar civarında olan sağlık turizmi gelirlerinin önümüzdeki yıllarda daha da yükselmesi bekleniyor.  Daha çok estetik ve kalp ameliyatları için Türkiye’ye gelen hastalara son dönemde omurga rahatsızlıkları yaşayanlar da eklendi. Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga ameliyatları için Türkiye’ye gelen turist sayısında adeta patlama yaşandığına dikkat çekti.
“Ayda 15-20 arası turisti ameliyat ediyorum”
Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga ameliyatı için gelen turist sayısının yerli hastalardan daha fazla olduğunu belirterek “Ayda yaklaşık 40 omurga ameliyatına giriyorum bu ameliyatlardan yaklaşık 15- 20 kadarını yurt dışından gelen hastalar oluşturuyor” dedi.

Arap turistler yoğunlukta
Türkiye’ye omurga ameliyatı için en çok Arap ülkelerinden turistler geliyor. İkinci sırayı Balkan ülkeleri ve Kafkasya ülkelerinden gelen hastalar oluşturuyor. Skolyoz (omurganın yana doğru eğriliği) ve omurga tümörleri başta olmak üzere her türlü omurga ameliyatı için gelen turistler, geçirdikleri operasyon nedeniyle uzun süre Türkiye’de kalıyorlar. Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Dünyanın birçok yerinden tedavi için gelen turistler, Türkiye’de hem tedavi olanaklarının ne kadar geliştiğini gösterirken, hem de birçok ülkeye göre tedavi masraflarının daha uygun olduğunun en önemli kanıtını oluşturuyor” dedi.

Tedavi olmak için Türkiye’deki hastaneleri tercih eden hasta sayısı son 5 yılda 5 kat artarak 583 bine ulaştı. Bu rakamlarla dünya sıralamasında ilk 10’a giren Türkiye’ye 2014 yılında yurt dışından tedavi olmak için 400 bin civarında hasta geldi. Omurga ameliyatları için de ülkemizi tercih etmeye başlayan yabancı hastalar, yerli hasta sayısını geçiyor.  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bir ayda gerçekleştirdiği yaklaşık 40 ameliyatın 15-20’sinin turist olduğunu belirtiyor.
Türkiye’ye sağlık turizmi için gelen turist sayısı her geçen gün artıyor. 2.5 milyar dolar civarında olan sağlık turizmi gelirlerinin önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor.  Daha çok estetik ve kalp ameliyatları için gelen hastalara son dönemde omurga rahatsızlıkları yaşayanlar da eklendi. Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga ameliyatları için Türkiye’ye gelen turist sayısında adeta patlama yaşandığına dikkat çekti.

“Ayda 15-20 arası turisti ameliyat ediyorum”
Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga ameliyatı için gelen turist sayısının yerli hastalardan daha fazla olduğunu belirterek “Ayda yaklaşık 40 omurga ameliyatına giriyorum bu ameliyatlardan yaklaşık 15 ile 20 arası bir bölümünü yurt dışından gelen hastalar oluşturuyor” dedi.

Arap turistler yoğunlukta
Türkiye’ye omurga ameliyatı için en çok Arap ülkelerinden turistler geliyor. İkinci sırayı Balkan ülkeleri ve Kafkasya ülkelerinden gelen hastalar oluşturuyor. Skolyoz (omurganın yana doğru eğriliği) ve omurga tümörleri başta olmak üzere her türlü omurga ameliyatı için gelen turistler, geçirdikleri operasyon nedeniyle uzun süre Türkiye’de kalıyorlar. Prof. Dr. Çağatay Öztürk, “Dünyanın birçok yerinden tedavi için gelen turistler, Türkiye’de hem tedavi olanaklarının ne kadar geliştiğini gösterirken, hem de birçok ülkeye göre tedavi masraflarının daha uygun olduğunun en önemli kanıtını oluşturuyor” dedi.

Omurga tümörleri, vücut taramaları sırasında tesadüfen ya da yürüme güçlüğü ile kendisini gösteriyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurgadaki lokal ağrıların dikkate alınması uyarısında bulunarak risk altındaki hastaların vücut taraması yaptırması gerektiğini vurguluyor.

Memeakciğer ve vücudun çeşitli bölgelerinde ortaya çıkabilen tümörlerin omurgaya sıçramasıyla oluşan “metastatik omurga tümörleri” hastanın tedavisi sırasında  her zaman anlaşılamıyor ve hastanın felç riskiyle karşı karşıya kalmasına neden olabiliyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, vücudunda tümör bulunan hastaları metastatik omurga tümörlerine karşı uyararak vücut taramalarını ihmal etmemeleri gerektiğini belirtiyor.

Geçmeyen sırt ağrılarına dikkat
Omurga ve omurilik tümörleri yerleşim yerine göre farklı sinyaller verebiliyor.  Sırtta olan ve istirahatle geçmeyen ağrı en sık rastlanan şikayetler arasında bulunuyor. Ateş, kilo kaybı, halsizlik gibi kronik hastalık bulguları da görülebiliyor. Sırt ve bel bölgesinde buluna tümörler kollar ve bacaklarda uyuşma hissiyle birlikte yürüme güçlüğü yaratabiliyor. Prof. Dr. Çağatay Öztürk metastatik omurga tümörleri tedavisinde radyoloji ve onkoloji uzmanlarıyla birlikte çalışıldığını anlatarak, “Vücudunun başka bir bölgesinde tümör bulunan hastaları hem fiziksel hem de psikolojik olarak metastatik omurga tümörü tedavisi için hazırlamak gerekiyor. Tedavi; tümörün yer aldığı bölge, tümörün büyüklüğü, hastanın yaşı gibi faktörlere göre değişiklik gösteriyor.  Cerrahi girişim, radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi yöntemler tek başlarına veya bir arada kullanılarak hastanın tedavi süreci başlatılıyor” diyor. Prof. Dr. Çağatay Öztürk, metastatik omurga tümörlerinde risk grubunu, 45 -65 yaşları arasındaki kanser geçmişi olan erkeklerin oluşturduğunu belirtiyor.

Modern insanın en büyük problemlerinden olan hareketsizlik ve buna bağlı gelişen obezite, yaşam kalitesini düşürdüğü gibi omurilik sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yaptığı açıklamaya göre Avrupa’da 2030’da ciddi bir obezite krizi yaşanacak. Türkiye’de de kadınların yüzde 73’ü, erkeklerin yüzde 68’i fazla kilolu olacak. Obeziteye karşı önlem alınmazsa bozulan omurilik sağlığı da başka bir krize yol açacak.

Hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu oluşan obezite,  vücutta birçok deformasyona yol açıyor. Obezite yaşam kalitesini düşürürken, başka hastalıklara da davetiye çıkarıyor.  Obeziteye bağlı olarak vücut ağırlığının artmasıyla birlikte omurilik sağlığının bozulması, karşılaşılan ciddi sağlık sorunlarının başında geliyor.  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, beklenen obezite kriziyle birlikte birçok kişinin omurga sağlığını kaybedeceğini vurguluyor.
Yatağa mahkum edebilir
Obezitenin yol açtığı omurilik rahatsızlıklarının yatağa mahkum edebileceğini belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk “Omurilik vücudun dengesini sağlayan ve vücudu ayakta tutan bir sistemdir. Bu sistem aşırı yükten zarar görebilir ve gün geçtikçe deformasyona uğrayabilir. Obezitenin yol açabileceği omurilik kanal daralması, bel bölgesinde bulunan dokuların kireçlenmesi ve buna bağlı ortaya çıkan zedelenmeler aşırı kilolu ve obezite teşhisi koyulan hastaları yatağa mahkum edebilir” uyarısında bulunuyor.

Sağlıklı beslenme ve sporla ayakta kalın
Obezitenin düşmanı olan sağlıklı beslenme alışkanlığı ve spor, omurga sağlığının da en yakın dostu. Prof. Dr. Çağatay Öztürk,“Vücut ağırlığını ortalama seviyelerde tutmak için alışkanlık haline getirilecek dengeli beslenme ve spor programları aynı zamanda omurilik sağlığını da koruyor. Bu noktada önemli olan hem beslenme hem de spor için uzman görüşünden faydalanmak. Obeziteyle mücadele ve omurilik sağlığını korumak için yaşam standartlarını düzeltmek gerekiyor” diyor.

Türkiye nüfusunun yüzde 80’i hayatının belli bir döneminde bel ağrısı çekiyor ancak bunun için bir uzmana başvurmuyor. Bel ağrılarının hafife alınmaması gerektiğine dikkat çeken  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk bel ağrılarının sebebinin omurgada yaşanan bozukluklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor.

Toplumumuzda her 10 kişiden 8’inin yaşadığı yaygın bir hastalık olmasına rağmen bel ağrılarının tedavisi çoğu zaman ihmal ediliyor. Oysa bel ağrıları kimi zaman omurgadaki çok ciddi sıkıntıları işaret ediyor olabilir.

Fıtık sanılıyor
Omurganın, insan hayatı boyunca en çok yüke maruz kalan vücut bölümü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Vücudumuz yaşadığı sıkıntıları bize her zaman açık ve net bir şekilde göstermez. Örneğin; toplumumuzda yaygın olarak görülen bel ağrıları, omurga rahatsızlıklarından kaynaklanıyor olabilir. Oysa insanlarda bel ağrılarının fıtıktan kaynaklandığı şeklinde yaygın bir görüş söz konusu. Omurga ağrısı yaşayan bireylerin yarısında MRG sırasında boyun ve bel fıtığı görülüyor. Dolayısıyla da hastalar omurga ağrılarını sürekli olarak bel ağrısı ile karıştırıyor” diyor.

Erken teşhisle tedavi mümkün
Özellikle omurilik ve sinirlerin geçtiği kanalların daralması, sinirlerin sıkıştırması sonucu omurga kanalında yaşanan daralma bel ağrılarına sebep olabilir. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Omurlarda kayma ve biçim bozuklukları da bel ağrısı sebebidir. Bu omurga rahatsızlıklarında kişinin hareketleriyle beraber ağrı da artmaktadır. Bu hastalıkların ilerlemesi kişinin yaşam kalitesini düşürdüğü gibi, yaşamını idame ettirmesinde olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde ciddi sorunlara sebep olabilecek bu ve bu gibi omurga rahatsızlıkları erken teşhis ve doğru yöntemlerle tedavi edilebiliyor” dedi.

Medikal açıdan en zor ameliyatlardan olan omurga ameliyatları, artık sıfır felç riski taşıyor. Bunda Türkiye’de sınırlı sayıda doktor tarafından kullanılan Nöromonitörizasyon sisteminin payı büyük. Hasta uyuduktan sonra kol ve bacaklarına, özel kasların içine ve başına yerleştirilen elektrotlarla sinir uyarılarının takip edildiği sistemle, kol ve bacaklara giden sinirlerin sağlıklı olup olmadığı anında anlaşılıyor.

Tıp alanındaki teknolojik gelişmeler hastalar için umut oluyor. Özellikle ameliyatların taşıdığı riskler hastaların cerrahi müdahale öncesinde psikolojilerini olumsuz etkilerken, bazıları narkozdan uyanınca ne olacağım endişesi taşıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk bu ameliyatların başında omurga ve benzerlerinin geldiğini söylüyor. Çağatay Öztürk’e göre Nöromonitörizasyon sistemi ile ameliyatlarda felç riski tarihe karışıyor.
Az sayıdaki cerrahın başarıyla uyguladığı sistem, omurgada operasyon esnasında omuriliğe herhangi bir zarar verilip verilmediğini gösteriyor ve anında ameliyat ekibine haber veriyor. Böylece hastanın felç kalma olasılığını bildirdiği için riski yok ediyor. Nöromonitörizasyon sistemi ameliyat esnasında cerrahın psikolojisini de rahatlıyor.

Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bu sistemin anestezi ile koordineli bir şekilde çalışılması gerektiğinin altını çizerken şunları söylüyor; “Anestezi dediğimiz şey aslında kasların felç olması demek. Sistemin kullanıldığı ameliyatlarda çok derin anestezi olmaması gerekiyor. Kaslara verilen elektriğin geri dönmemesi ameliyattan değil anesteziden kaynaklanıyor olabilir. Bu sebeple nöromonitör teknisyeninin anestezi doktoru ile çok sıkı iletişim içinde olması gerekiyor.”

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kışın sporu bırakarak kiloları almaya başlayanlara, hızlı zayıflama çalışmadan önce sağlıklı tavsiyelerde bulunuyor. Havaların ısınmasıyla hızlı kilo vermenin yöntemleri aranıyor. Bu yöntemler arasında kimileri için besin takviyeleri, sağlıksız haplar ve diyetlerin yanı sıra ağır ve bilinçsizce yapılan sporlar yer alıyor. Birkaç ay egzersiz yapmayarak vücudu ısındırmadan, birden bire spora başlamak; ağır tempolu ve omurgaya yüklenecek şekilde, yanlış seçilmiş sporlar yapmak; bel ve boyun fıtıklarını tetikliyor. Omurgaya binen yük miktarını artıran sporlardan ise özellikle kaçınmak gerekiyor.
Aşırı derecede fiziksel güç harcama, bel zorlanmasına ve omurgaya yük binmesine sebep oluyor. Sinirlerin omurgadan tüm vücuda yayılması sebebiyle beli zorlamak, sırt dışındaki bölgelerde de ağrıya zemin hazırlıyor. Kısa sürede zayıfladığınızda dikkat! Ani değişen kilo da vücutta fıtığa sebep olabiliyor.

İyi Bir Antrenör ve Doğru Beslenme Programıyla Sağlığınıza Zarar Vermeden Forma Girin! 
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk’e göre spor esnasında yapacağınız yanlış bir hareket, ciddi ve ameliyat riski taşıyacak problemlere yol açabiliyor. Ağır sporların yol açtığı küçük travmaların birikimi, bel fıtığı ve disk problemlerini tetiklediği için faset sendromuna dahi sebebiyet veriyor. Bel problemleri, bacakları hareket ettirirken zorlanma, bacaklarda uyuşma, karıncalanma, his kaybı yaşanmasına neden oluyor.
Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bahar aylarında zayıflamaya başlamadan önce herkesin, önce omurga da dahil, herhangi bir rahatsızlığı olup olmadığını anlamak için sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini; sonrasında ise sağlık durumuna göre bir beslenme programı uygulayarak, antrenör eşliğinde bilinçli spor yapması gerektiğini belirtiyor.

Omurganın En Sevdiği Spor: Pilates
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga rahatsızlığı olsun olmasın kışın hamlayan vücudu en güzel esnetme ve fit kalma yönteminin pilates yapmak olduğunu vurguluyor. Vücudun doğru hızlandırılması, (posture) kasların eşit kullanımı ve yapılandırılması temel prensibi ile etkin sonuca ulaşmak için pilates’le birlikte yoga da fayda sağlıyor. Fıtık tedavisi olanlar ise doktor kontrollü olmak ve aşırı yüklenmemek kaydı ile rahatlıkla spor yapabiliyor.

Eğri Oturup Doğru Konuşmak mı, Doğru Oturup Sağlıklı Yaşamak mı?   
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, ev ve ofislerinizde kullandığınız mobilyaların sağlığınızla bağlantısını anlatıyor.

Deyimlerdeki gibi yaşasaydık sağlığımızdan da olurduk herhalde. Tüm vücudumuzu taşıyan ve anatomimizin yapı taşı olan omurga, doğuştan sebepler dışında uzun vadeli ya da ani dış etkilere karşı da savunmasız kalarak rahatsızlıklarla karşı karşıya kalabilir. Omurganıza iyi bakmak için dekorasyon öğelerine ve günlük yaşamınıza çeki düzen vermelisiniz.
Ani hareketler, yanlış duruş-oturuş-yatma-eğilme pozisyonları, vücut sağlığına uygun olmayan mobilyaların yanı sıra ofis ortamında aynı pozisyonda uzun süre hareketsiz kalmak, omurga sağlığı için tehdit oluşturur. Özellikle masa başı iş yapılıyorsa, fıtıktan kamburluğa, omurga eğriliğinden boyunda kas kısalmasına kadar pek çok rahatsızlığa maruz kalma riski artar.

Ofiste ergonomi
Omurga, vücudumuzu birbirine bağlayan bir köprüdür. Beynimizden çıkıp kuyruk sokumuna kadar uzanan ve pek çok organın rahat çalışmasını sağlayan omurgamızın sağlığını mutlaka düşünmeliyiz. Yanlış hareketler ve duruş pozisyonları, ağır yükler ve uzun süreyle aynı pozisyonda kalmak omurga sağlığını olumsuz etkiler. Çalışan insanlar gün içerisinde uzun saatler boyunca masa başında oturduğu için sandalyelerinde mutlaka bel desteği bulundurmalıdır. Masa ve sandalyenin pozisyonu ve bilgisayarın konumu duruş bozukluğuna neden olmayacak şekilde ayarlanmalıdır.

Sağlıklı insan yattığı yerden belli olur 
Yüz üstü yatmak, kolu yastık altına alarak kolun üstüne yatmak yerine sırt üstü yatmayı alışkanlık haline getirmek gerekir. Vücut sağlığı açısından en önemli bölge sırt, omurlar ve bel bölgesidir. Bu sebeple bu bölgeleri destekleyici, omurga doğal eğriliklerini koruyan, vücuttaki eğriliklerin artma ve azalmasına yol açmayan, uygun bir yatakta yatmak idealdir. Aksi takdirde bel ve sırt ağrılarıyla, halsiz ve yorgun kalkar; uzun vadede ciddi sağlık problemleri yaşayabilirsiniz.

En iyisi bile olsa yatağınızın ideal kullanım ömrü 5-8 yıl arasıdır. Yatağın sertliği, yastığın şekli ve yüksekliği ile rahatlık ilişkisi kişiden kişiye değişse de ortopedik yastık ve yataklar tercih edilmeli; hatta mümkünse misafirler için de aynı rahatlık sağlanmalıdır. Özellikle doğru yastık-boyun sağlığı ilişkisi düşünüldüğünde, rahat ettiğiniz yastığı yanınızda taşıyarak seyahatiniz esnasında da konforunuzu sağlayabilirsiniz.

Doğru yatağı seçtiğinizden emin misiniz?
Yatak ve yastığın gözenekli, geniş, dokulu ve sıkı dokunmuş olmasına dikkat edilmeli. Sert-yumuşak-orta yumuşak oluşu fark etmez; önemli olan sizin üzerinde rahat edip etmediğinizdir. Yatağınızı bazanıza göre almak yerine bazanızı yatağınıza uyacak şekilde seçmeye çalışın; sert yataklara yaylı olmayan baza seçmek gibi. Satın almadan önce mutlaka yatağa uzanarak rahatlığını kontrol edin; en rahat denen yatağı bile sizin anatominiz ve omurganız sevmeyebilir. Sert ve yüksek yastık kullananlar iki yastık üst üste koymamalıdır; zira boynunuz yataktan uzaklaşacağı için ağırlık merkezi haline gelir ve boyun omurlarınızla omuzlarınıza binecek yük fazlalaşır.

Yastığınızın içerisindeki malzemeler kimi yerlerde topak olup sertleşmiş kimi yerlerde tam tersi yumuşamış olmasın; düz ve homojen olsun. Yine tercihen boyun bölgesini destekleyici ve omurlarınızı yormayan yastıkları tercih edin. Boynunuzda boşluk kalmaması için bu tarz yastıklardaki dolguların ideal ölçüsü, boynunuzla omuzunuzun bitimi arasındaki mesafe kadar olmalıdır.

Salonda sağlıklı yaşamak
Ofiste, yatak odasında olduğu kadar oturma odasında da omurga dostu mobilyalar kullanmakta fayda var. Berjer ya da tekli koltuklarda otururken, derinse, arkanıza belinizi destekleyecek ancak sizi öne çok çıkartmayacak ölçüde kırlent kullanabilirsiniz. Ayak pufu bedeninizin doğru ve ağırlığı eşit dağılan pozisyon alması için faydalı olabilir.
Vücut anatomisini zorlayan, çok yumuşak ya da sert, sırtı desteksiz, arkaya çok fazla esneyen ve yaslanmak için genişliği derin olan koltuklarda oturmak omurgayı zorlayabilir. Kolçaklı, vücut ortopedisini destekleyen, çökmemiş minder ya da kırlentler, yine oturduğunuz zaman eskidiği için iskeletini hissetmeyeceğiniz koltuklarda yaşamak, omurga sağlığınız için yapabileceğiniz en doğru seçimdir.

Kemik kalitesi ve yoğunluğunun azalması ile kemiklerin kırılgan hale gelmesine neden olan osteoporozu (kemik erimesi) doğru beslenme ile durdurmak ya da önlemenin mümkün olduğunu biliyor musunuz?

Daha az kemik dokusuna sahip oldukları için kadınların osteoporoza yakalanma riskinin yüksek olduğu biliniyor. Uluslararası Osteoporoz Vakfı verilerine göre dünyada 200 milyon kadının ortak derdi olan osteoporoz, 60-70 yaşlarındaki kadınların üçte biri, 80 yaşlarındaki kadınların ise üçte ikisinde görülüyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürkdoğru beslenme ile osteoporozun önüne geçmenin mümkün olduğunu söylüyor.

Kalsiyum, magnezyum ve mineral açısından zengin olan besinlerin kemik yapısını güçlendirmeye fayda sağladığını belirten Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bu besinler ve içerikleri hakkında şunları söylüyor; “Kemik sağlığı için en önemli mineral kalsiyumdur. Bu nedenle kemik erimesinden koruyan en önemli besinler de süt ve süt ürünleridir. Peynir ve diğer süt ürünleri kalsiyum bakımından zengin içeriğe sahiptir. Bunun yanı sıra yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kuruyemiş, D vitamini içeren gıdalar ve tahıl bakımından zengin besinler de kemik erimesini korumak için tüketilmesi gereken besinlerdir.”

Kemik Erimesini Önlemek için 10 Temel Adım
Prof. Dr. Çağatay Öztürk kemik erimesini önlemek için yapılması gereken 10 temel maddeyi şöyle sıralıyor;

Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içeren kayısı tüketmek,
Vücuttaki D vitaminini aktif hale getirmek için en az 15 dakika güneş ışığından faydalanmak,
Her gün D vitamini kaynağı yumurta sarısı tüketmek,
Çay, kahve gibi kafein içeren içeceklerden uzak durmak,
A, E ve C vitaminleri bakımından zengin olan ve bol miktarda kalsiyum içeren brokoli, marul gibi yeşil sebzeler tüketmek,
Kalsiyum ve D vitamini deposu süt içmek,
Haftada iki gün kalsiyum bakımından zengin olan istiridye, karides gibi deniz ürünlerini tüketmek,
Kemik erimesine neden olan proteolitik enzimleri azaltıcı etkisi bulunan üzüm çekirdeği özütü tüketmek,
Sigara ve alkolden uzak durmak,
İdrarla kalsiyum atılımını artırarak kemiklerdeki kalsiyum miktarını azaltan tuzu azaltmak…

Osteoporozun vücudumuzda en çok omurgamızı etkilediğini belirten Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Osteoporotik kemiklerdeki kırıklar sıklıkla omurga, kalça ve el bileğini içerir. Kalça ve el bileğindeki osteoporotik kırıkların aksine omurgadaki kırıklar sıklıkla düşme veya travma ile ilişkili değildir.” diyor. Vücutta sessizce ilerleyen ve kırık oluşmadığı sürece belirti vermeyen osteoporoz vakalarının sadece yüzde 30’u klinik şikayetler ile belirlenirken, geri kalan kısmın çoğu rastlantısal olarak saptanıyor. Hastalığın yaygın bulguları ise bel ve sırt ağrıları, boyda kısalma, omurgada kırık, sırtta kamburlaşma olarak ortaya çıkıyor.

 

Uzmanlara göre ebeveynler çocukların omuz ve bel dengesizliği olan skolyoz tedavi ve ameliyat süreçleri için daha çok sömestr tatilini tercih ediyorlar. On beş günlük tatili çocuklarının sağlığı için vakit ayıran anne-babalar bu dönemi en verimli halde geçirmek istiyorlar. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, ebeveynlerin skolyozu erken tanımaları, çocuğun bir uzman kontrolünde takibinin yapılması ve ameliyat sonrası bakımın önemine dikkat çekiyor.

Doğuştan gelen bir rahatsızlık olan skolyoz, çocuğun ana rahminde iken omurgalarının anormal oluşması veya birleşik kalması sonucu gelişebilen; ana etkenin genetik yatkınlık olduğu  düşünülen bir hastalık. Henüz küçük yaşlarda görülen skolyoz, genellikle doğumsal problemlere bağlı oluyor ve hızlı ilerliyor. Küçük yaş skolyozu tedavi edilmezse akciğer ve solunum problemleri, kalp problemleri, ciddi kozmetik ve psikolojik sorunlara sebep oluyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Bu hastalık sıklıkla ergenlik döneminde belirginleştiği için tedaviye başlamak ve tedavi sürecini de iyi dinlenerek, gözetim altında geçirmek gerekir” diyor ve ekliyor: “Ebeveynlerin skolyoz ameliyatı olduktan sonra çocuklarının sağlığına vakit ayırmaları ve bunun için çocukların boş olduğu dönem olan sömestr tatilini tercih etmeleri idealdir.“

Küçük Yaş Skolyoz Hastalığı Tedavi Seçenekleri
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, skolyoz hastalığında saptanan bulguların omurga diziliminde bozukluk, omuz dengesizliği, belde asimetri ve kalça kemiklerinin birinde öne çıkıklık olduğunu belirtiyor. Küçük yaşta ortaya çıkan skolyoz tedavisi çocuğun yaşına, eğriliğin türüne ve yerine göre değişiklik gösteriyor. Tedavi seçenekleri ise gözlem, korse tedavisi ve skolyoz ameliyatı şeklinde üç başlıkta toparlanabiliyor. Omurga eğikliklerine göre 25 dereceye kadar gözlem yapılıyor, 25-35 derece arası korse kullanımı tavsiye ediliyor, 35-40 derece sonrasına ise ameliyat öneriliyor.  0- 5 yaş arası çok küçük çocuklarda ise korse uygulamak zor olduğu için genel anestezi altında yapılan düzeltme, gövde alçıları tercih ediliyor. 50 derecenin üstündeki eğriliklerde en son tedavi yöntemi olan skolyoz ameliyatı uygulanıyor.  Skolyoz ameliyatı iyileşme süresi bir haftayı buluyor. Fiziksel kısıtlamaların olduğu bu dönemde çocukların  ebeveynleri  hastalığın bilincinde  olmaları ve  kontrol ederek  takip etmeleri gerekiyor. Bu bilinçle ebeveynler genelde ameliyat ve sonraki tedavi süreçleri için çocuklarının evde oldukları sömestr dönemlerini tercih ediyor.

Güzel görünmek adına kullanacağınız aksesuar ve giysilerin omurga sağlığınızı tehdit eder hale gelmemesine dikkat edin. Modaya uygun giyinirken omuzunuzun sıkışmasına, giydiklerinizin sizi “fıtık” etmesine izin vermeyin. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk güzel görünerek aynı zamanda nasıl sağlıklı olabileceğiniz konusunda tavsiyelerde bulunuyor.

Fıtığı, omurga eğriliği-kayması, skolyoz sorunu ve benzeri rahatsızlığı olanlar modanın nimetlerinden yararlanmayacak mı? Tabi ki yararlanacak ancak giydiklerini ve aksesuarlarını dikkatli seçerek. Omurga sağlığının, tüm bedenin dengesi için çok önemli olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, gündelik yaşantımızda ona daha iyi bakmamız ve omurga dostu kıyafet-aksesuarlar seçmemiz konusunda ipuçları veriyor.
İşte Çağatay Öztürk’ün tavsiyeleri…

Omurganıza Gözünüz Gibi Bakın O Ağır İşçi Değil…
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk’e göre omurga sağlığını korumanın birinci yolu, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafetlerden kaçınmak. Örneğin iş ve gece hayatında şıklığınızı tamamlayan yüksek topuklu ve gösterişli ayakkabıların uzun vadede omurganızda ciddi problemlere sebep olma riski var. “Topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açıyor. Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor; bu da kalça ve omurganın hizasını bozuyor.” diyen Çağatay Öztürk, sonucun ise bel ağrısı ve omurgada şekil bozukluğuna varabileceğini belirtiyor. Ayağı destekleyen ayakkabılar giymek, düztabanların omurgasını dengede tutmak için ayakkabı içine ortopedik destek koyması yapılabilecekler arasında.

Cüzdanlarınız Gülle, Çantalarınız Beton Etkisi Yapmasın 
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk’ün sağlığınızı düşünen diğer önerileri şunlar:

  • Sıkı sütyenler ve çarpraz sporcu sütyenlerine dikkat. Benzer şekilde boyundan bağlı giysiler giydiğinizde omuz, sırt  ve boyun sağlığınızı riske atmış olursunuz.
  • Oturarak iş yapıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.
  • Cüzdanınız bile omurganızın ağırlık yapıyor ve dengesini bozuyor. Gülle gibi cüzdanlardan kaçının.
  • Boynunuza uzun süreli ağır kolyeler takmayın.
  • Kalem etekler dizleri bitiştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Ayrıca hareketi kısıtladığı için disklerde sorunlara yol açabilir.
  • Zayıf görünmek ya da vücudunuzu toparlamak için giydiğiniz korseler çok sıkı ve esnemiyorsa omurgaya basınç uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Çantanız Hem Tarzınızı Hem Sağlığınızı Yansıtsın
Günlük çantanızı daha ziyade iş için kullanıyor ya da okul kitaplarınızı taşıyorsanız ağırlığı eşit dağıtmak için çok bölmeli olmasına dikkat edin. Mecbur kalmadıkça günlük kullanım için büyük çanta almayın. Çanta büyüdükçe içine dolduracağınız objeler artacak ve aksesuarınız omurganızın taşıyacağından daha ağır hale gelecektir. Bu durum “omuz sıkışması” denen rahatsızlığa sebep olabilir.
Sırt çantası: Sırt çantası kullanmayı tercih ediyorsanız vücut ağırlığınızın yüzde 15’ini geçmemesine özen gösterin. Askıları sert ve dar ya da fazla gevşek sırt çantası kullanmayın. Sert askılar bel, boyun ve sırtınızdaki bağ dokusuna zarar verir.
Tekerlekli çantalar: Gün içerisinde veya seyahatte evraklarınızı-bilgisayarınızı taşımak için kullandığınız tekerlekli çantalar her ne kadar pratik olsa da merdiven ya da yokuş çıkarken ağırlığıyla omurganızı zorlayabilir.
Kol çantası: Kol çantanız vücut ağırlığınızdan yüzde 10’undan hafif olsun. Çantanızı omuzda taşımayı tercih ediyorsanız uzun süre tek tarafta taşımak yerine yer değiştirin. Tek taraflı çanta kullanımı ağır postür bozukluklarına neden olmasa da omurgayı zorladığı için dengesizliğe neden olabilir.

İnsanların yüzde 80’i hayatlarının belli bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Bel ağrıları ise pek çok farklı hastalığın habercisi olabilir. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk bel ağrılarının sebebinin omurgada yaşanan bozukluklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor.

Toplumumuzda her 10 kişiden 8’i hayatının bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Bu denli yaygın bir hastalık olmasına rağmen bel ağrılarının tedavisi ve neden kaynaklandığı ise çoğu zaman ihmal ediliyor. Oysa bel ağrıları kimi zaman omurgadaki sıkıntıları işaret ediyor olabilir.

Omurganın insan hayatı boyunca en çok yüke maruz kalan vücut bölümü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Vücudumuz yaşadığı sıkıntıları bize her zaman açık ve net bir şekilde göstermez. Örneğin; toplumumuzda yaygın olarak görülen bel ağrıları, omurga rahatsızlıklarından kaynaklanıyor olabilir. Oysa insanlarda bel ağrılarının fıtıktan kaynaklandığı şeklinde yaygın bir görüş söz konusu. Omurga ağrısı yaşayan bireylerin yarısında MRG (emar) sırasında boyun ve bel fıtığı görülmekte dolayısıyla da hastalar omurga ağrılarını sürekli olarak bel ağrısı ile karıştırmaktadır.” diyor.

Özellikle omurilik ve sinirlerin geçtiği kanalların daralması, sinirlerin sıkıştırması sonucu omurga kanalında yaşanan daralma bel ağrılarına sebep olabilir. Omurlarda kayma ve biçim bozuklukları da bel ağrısı sebebidir. Bu omurga rahatsızlıklarında kişinin hareketleriyle beraber ağrı da artmaktadır. Bu hastalıkların ilerlemesi kişinin yaşam kalitesini düşürdüğü gibi, yaşamını idame ettirmesinde olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde ciddi sorunlara sebep olabilecek bu ve bu gibi omurga rahatsızlıkları erken teşhis ve doğru yöntemlerle tedavi edilebiliyor.

İnsanların yüzde 80’i hayatlarının belli bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Bel ağrıları ise pek çok farklı hastalığın habercisi olabilir. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk bel ağrılarının sebebinin omurgada yaşanan bozukluklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor.

Toplumumuzda her 10 kişiden 8’i hayatının bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Bu denli yaygın bir hastalık olmasına rağmen bel ağrılarının tedavisi ve neden kaynaklandığı ise çoğu zaman ihmal ediliyor. Oysa bel ağrıları kimi zaman omurgadaki sıkıntıları işaret ediyor olabilir.

Omurganın insan hayatı boyunca en çok yüke maruz kalan vücut bölümü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Vücudumuz yaşadığı sıkıntıları bize her zaman açık ve net bir şekilde göstermez. Örneğin; toplumumuzda yaygın olarak görülen bel ağrıları, omurga rahatsızlıklarından kaynaklanıyor olabilir. Oysa insanlarda bel ağrılarının fıtıktan kaynaklandığı şeklinde yaygın bir görüş söz konusu. Omurga ağrısı yaşayan bireylerin yarısında MRG (emar) sırasında boyun ve bel fıtığı görülmekte dolayısıyla da hastalar omurga ağrılarını sürekli olarak bel ağrısı ile karıştırmaktadır.” diyor.

Özellikle omurilik ve sinirlerin geçtiği kanalların daralması, sinirlerin sıkıştırması sonucu omurga kanalında yaşanan daralma bel ağrılarına sebep olabilir. Omurlarda kayma ve biçim bozuklukları da bel ağrısı sebebidir. Bu omurga rahatsızlıklarında kişinin hareketleriyle beraber ağrı da artmaktadır. Bu hastalıkların ilerlemesi kişinin yaşam kalitesini düşürdüğü gibi, yaşamını idame ettirmesinde olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde ciddi sorunlara sebep olabilecek bu ve bu gibi omurga rahatsızlıkları erken teşhis ve doğru yöntemlerle tedavi edilebiliyor.

Okulların açılmasıyla çocuklarda bel, boyun ve sırt rahatsızlıkları riski de arttı. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, bel, boyun ve sırt ağırlarının sadece yetişkinler değil, çocukların da sorunu olduğuna değiniyor. Özellikle üç kiloyu aşan okul çantaları, çocukların omurga sağlığı için risk oluşturuyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, okul çağına gelen çocukların alışık olmadıkları yeni bir yaşam stiline geçmesiyle birlikte bel, sırt ve boyun ağrısı gibi şikâyetlerin görülme riskine dikkat çekiyor.
Öztürk’e göre okul çantalarının ağırlığı, çocukların omurga sağlığına direkt etki ediyor. Özellikle üç kilodan ağır okul çantası, gelişmekte olan çocukların kemik yapısını bozabiliyor. Çocukların omurga sağlığını düşünmek ve gerekli önlemleri almak görevi uzun dönemde velilere düşüyor. Okul çantalarının ağırlığı, yanlış çanta seçimi, okul sıralarındaki yanlış duruş ve oturma pozisyonları gelişme çağındaki öğrencilerin omurga sağlığını olumsuz etkiliyor. Anne-babaların çocukların boy ve ağırlığına uygun çantaları tercih etmesi gerekiyor.

Okul Çağında Skolyoz Tehdidi
Omurga sağlığının, beden dengesi için çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga rahatsızlıklarının ileriki yaşlarda çocukların hayat standartlarının önüne geçmemesi adına şunları söylüyor; ’’Ağır sırt çantaları okul çağındaki çocukların gelişmekte olan eklemlerinde ve kaslarında zorlanmalara sebep oluyor. Yanlış duruş ve kendi ağırlığının taşıyamayacağı yükler, çocuklarda kas gerginliği, sırt ağrısı, bozuk yürüyüş, skolyoz, kamburluk, bel ağrısı gibi olumsuzluklara neden olabiliyor. Bel ağrısı şikâyetinin okul çağındaki çocukların yüzde 70’inde görüldüğünü gözlemliyoruz. Ayrıca genç yaşta bel ağrısı çekenlerin, ileriki yaşlarda da bel ağrısına bağlı sağlık sorunları yaşama riski artıyor. İşte bu nedenle okul çağındaki çocuklara, bel ağrılarından korunmaları için gerekli tavsiyelerin verilmesi, sırt çantalarının doğru seçimi ve taşıyabilecekleri yük miktarının, vücut ağırlıklarının yaklaşık yüzde 10 ile 20’si kadar olması gerekiyor.’’

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öztürk, uzun süreli yanlış hareket ve duruşlarla omurga sağlığını tehdit eden hastalıkların artabileceğine dikkat çekiyor. Vücudumuzdaki organların rahat çalışması ve hareket kabiliyetimiz için bel kemiği sayılan omurga, darbeler ve yanlış hareketler sonucunda hasar gördüğü takdirde, pek çok soruna da öncü olmuş oluyor.

Omurga sağlığının, tüm bedenin dengesi için çok önemli olduğunun altını çizen Öztürk, omurga rahatsızlıklarının en fazla ofis ortamında ve ağır temizlik işi yapan kişilerde görüldüğünü söylüyor. Ofis ortamında giyilen yüksek topuklu ve gösterişli ayakkabıların, uzun vadede ciddi problemler oluşturacağını da belirten Prof. Dr. Çağatay Öztürk; “Topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açıyor. Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor bu da kalça ve omurganın hizasını bozuyor. Yüksek topuklu ayakkabıların üzerinde durabilmek için vücut kendisini sürekli geri doğru atıyor dolayısıyla bele binen yük artıyor bu da bel ağrısı ve omurgada şekil bozukluğuna sebebiyet veriyor.” diyor.

Hareketsiz ortamlarda bel ve boyun fıtığı gibi rahatsızlık risklerinin arttığını belirten Prof. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığının önemini şöyle anlatıyor; ‘‘Omurga, vücudumuzu birbirine bağlayan bir köprüdür. Beynimizden çıkıp kuyruk sokumuna kadar uzanan ve pek çok organın rahat çalışmasını sağlayan omurgamızın sağlığını mutlaka düşünmeliyiz. Yanlış hareketler ve duruş pozisyonları, ağır yükler ve uzun süreyle aynı pozisyonda kalmak omurga sağlığını olumsuz etkiler. Omurga sağlığını korumak için öncelikli olarak vücuda aşırı yük binmesine sebep olacak pozisyonlardan kaçınmak gerekir. Çalışan insanlar gün içerisinde uzun saatler boyunca masa başında oturduğu için sandalyelerinde mutlaka bel desteği bulundurmalıdırlar. Masa ve sandalyenin pozisyonu ve bilgisayarın konumu duruş bozukluğuna neden olmayacak şekilde ayarlanmalıdır. Bir diğer önemli konu ise gün içinde düzenli egzersiz yapmaktır. Ofiste uzun saatler hareketsiz çalışan herkes, belirli aralıklarla küçük egzersizler yaparak omurga sağlığını koruyabilir. Günde sadece 5-10 dakikalık egzersizlerle ve doğru duruş-oturuş pozisyonlarıyla omurganıza daha iyi bakmış olursunuz.’’

Omurgadan doğabilecek rahatsızlıkların bel, boyun, sırt ağrılarının yanı sıra nefes darlığı, yorgunluk, halsizlik gibi şikayetlere neden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağatay Öztürk, kollarda herhangi bir ağrı, uyuşma ya da genel olarak halsizliğin fark edilmesi durumunda gecikmeden bir hekime danışmanın büyük önem taşıdığının altını çiziyor.